SORUN, YOKSULLAŞTIĞIMIZI, YOKSUNLAŞTIĞIMIZI KENDİMİZE İTİRAF EDEMEMEKTE…

“Her gelir gurubu kendi ölçeğinde yoksullaşıyor ve bu geçici bir gerileme olmayacak. Bunu kendimize itiraf ettiğimizde belki sorgulama başlayacak…

Kemal Sunal’ın “Kibar Feyzo” filmindeki ünlü repliği ile konuyu açmaya çalıştım…”

Feyzi Açıkalın’ın YENİ ALANYA gazetesindeki makalesi Türk insanının içinde bulunduğu durumu bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Buyrun okuyun!

VALLAHA AĞAM EĞLENİR BİZİMLE

Bu repliği Kemal Sunal’ın “Kibar Feyzo” filminden anımsıyoruz. Ağa rolündeki Şener Şen’in, köylünün gözünün içine baka baka söylediği yalanlar karşısında dayanamayan Sunal, bu benzersiz sözü sarf etmişti.

Kasım başı yıllık enflasyon oranları yüzde 8,55 olarak açıklanınca bu replik aklıma geldi. Hatta eğlenme yani alay sözcüğünü hafif bulup, bize hakaret edildiğini iyice düşünmeye başladım.

Yeniden değerleme oranı ise Ekim sonu itibarıyla 22,58 olmuştu. Yani yıl sonunda rutin olarak gelen vergi, harç, ceza artırımı bu oran esas alarak yapılacaktı. Ama yıllık maaş artışı yüzde 8,5’de kalacaktı!

Tam da konunun öncesinde, geçtiğimiz Cuma günü pazar yerindeki bir röportaja yanıt verirken, enflasyon oranının söylendiğinden çok daha fazla olduğunu belirtmiştim. Enflasyonun yıkıcılığını anlamak için pazar yerinden ziyade, daha hacimli ev ihtiyaçları alışverişini gözetmek gerektiğini ise söyleyememiştim…

Hafta sonunda hayat pahalılığına çok daha yakından tanık oldum. Bir yıl önce alınan eşdeğer bir malın bugünkü ederi neredeyse iki katıydı. Yalnızca malda değil, hizmet sektöründe de bu oranda artışlar vardı.

Oysa Alanya’da her şey güllük gülistanlık görünüyordu. Yollardaki araçların kalitesinden, en azından sosyal medyaya yansıyan kutlama görüntülerine kadar uzanan yelpazede bir varsıllık göze çarpmaktaydı.

Tamirat için çağırdığınız ustaların size yüz vermemesinden, inşaat alanında da işlerin iyi gittiği anlaşılıyordu. Köylü deseniz, küçük ölçekteki ürününü satın alabilecek zenginliğe sahip bir beldede yaşadığı için hayatından memnundu. Dünya yıkılsa da yakınmayacaktı.

Ama konuya yakın insanlarla konuşunca böyle olmadığı anlaşılıyordu… Emeksiz, çabuk kazançlarla sağlanan mal zenginliğinin bir kısmı hacizdeydi! Özensiz, sıradan turizm esnaflığı yapanlar yaşamlarından memnun değildi. Sigortalı işçi çalıştırıp, vergisini düzenli ödeyenler de keza öyle.

Ücretli kamu çalışanlarını ise hiç saymıyorum bile… Sezonun bitmesiyle çalıştığı turizm işletmelerinden maaş alamayacak olan 50 bine yakın emekçiyi de…

Bir başka sorun da, ülkedeki krizden turizm kazançları sayesinde göreceli olarak daha az etkilenen Alanya’ya, yurdun diğer yerlerinden olan göç dalgasıydı. İnsanlar umarsızca Alanya’da ucuz kiralık daire arıyorlardı. Çünkü Alanya onlara “Altın yumurtlayan bir tavuk” olarak sunulmaktaydı. Ölümden önceki son durak Alanya idi…

Başta da söylediğim gibi, artık siyasi erk sahibi bizimle yalnızca eğlenmiyor, rakamlarla oynayarak hakaret de ediyor. İktidar güzellemesi yapan yerel basın, iktidarın yerel uzantıları, dostları ve dahi bizatihi(!) muhalefetin kendisi bu oyuna ya destek sağlıyor ya da izleyici kalarak suç ortaklığı yapıyor…

Peki, halk olarak biz bu uygulamalara müstahak mıyız? Hem de nasıl; sonuna kadar. “Göreceli olarak yoksullaştığımızı kendimize bile itiraf etmeyerek!”; çıtımızı çıkarmayarak, sinerek, pısarak; örgütlü birlikteliklerde çözüm aramayarak…

Yeni Alanya

Kaltstart X - Das Buch von Ahmet Refii Dener

Das könnte dich auch interessieren …